Saturday, October 24

Çok Acil!


durmaya
kosmaya
uyumaya
uyanmaya
sevmeye
ozlemeye
sevilmeye
anlasmaya
tartismaya
yazmaya
nefese
yasama
huzura
kaliteye
deger katmaya

zaman lazim.

yoksa, nedir ki 1 dakikada kaybedebilirim!

Barselona'da ilk 1 ay bana 'zaman'i ogretti. Anlatmak isterdim hem de ne kadar zor ogretti! Ona saygi duymami beklermis meger. Halbuki ben 24 yasindaydim, hani "cok zaman var" demistiniz. Evet belki gercekten cok zaman var, ama kendi zamanina deger verirken, onun zamanini unutmadikca. Yarin ki zamanina onem verdikce, bugunun zamanini iyi kullandikca cok zaman var.

Zamana birak... Zaman bizim onu en iyi sekilde hayatimiza adapte etmemiz icin, hayati en verimli hale getirmemiz icin varken, zamana birak demek neden? Zaman yeterince pasif, sen de pasif oldukca nerde kaliyor 'zamanin kiymet'; nerde kaliyor 'zamani kullanmak'.

O kadar cok is olurki, sevdiklerini aramak degil, sevgilinle tartismaya bile bir nefes kalmaz Anlayissizca bagirip tutkuyla sarilmaya... Degil ozledigini soylemeye, ozlemeye dahi vakit kalmamis. Yazdigin kitaba oylesine dalmissin ki, en sevdigin yazarin olumunden haberdar olmamissin. Ne kendini, ne kararlari, ne iyilesmeyi, ne de 'gecmesini' ona birakmali. Kolundan tutup nereye istersek suruklemeli. Yada cok gec olan bir gun durup, tozu dumana katmasini seyretmeli. Secme sansimiz oldugunu secimler onumuzdeyken anlamak zamani gercekten degerli yapabilir. Ben yazdim ama anladim mi?

Gectigine dikkat gostermeyince kendini unutturan, ve dunyaya seni unutturan... Yanindan yuruyup elini tutmali...




Sunday, October 18