Monday, August 9

...deniz kadar fikrime huzur degil

Haftasonunu, kendimi ve dusuncelerimi dinlendirmeyi ayirdim. Cumartesi sabahini, en az Londra kadar ozledigim Waterstone's'da gecirip kendimden parcalar bulup dusuncelere dalmami imkansiz kilacak kitaplar aldim. Pazar gecesine kadar uyudum, okudum, uyudum, izledim, okudum. Dinlenmekti tek istedigim. Oyle tavana bakip dusunmek, tasinmak, kararlara varmak, yeni sayfalar acmak, kapatmak, hatta yazmak bile degildi istedigim. Sadece dinlenmek... Bugun evde oturup soyle bir kafami dinleyeyim deriz, sonra olanlar olur, baslariz dusunmeye, kurmaya, 10 yil onceki bir sebebi kesfederiz Einstein kivaminda, oturur plan yapariz, musvette emaillar yazariz, aksam olur uyuruz, ertesi gun ise herkesten yorgun biz gideriz. Hele ki dusuncenin yanina bir duble de viski koymussak.

Bir yandan How I met Your Mother, bir yandan The Island, Victoria Hislop... Gri Bruksel ve yagmurlu havanin etkisiyle tamamen kendimden uzak, sevgilimin telefonlarini duymayacak kadar bulutlarin bulutlarin otesinde iki gunun sonunda pazartesi sabahi kelebek kivaminda ofisin kapisindan suzulmeyi beklerken....

Yine ayni pazartesi, yine enerji cekilmesi, yine bayginlik, yine haftasonuna gun saymalar... Denizi ozledim.


No comments:

Post a Comment