Friday, August 7

Gizliden

seni bir gün en yakının ele verirse eğer,
öğren susmasını ve ağlamamasını.
bir kavanozun içinde mavi bir gül
yetiştir her gün daha çok yaşayan.
bir masalın ağzını kapat ve yat
geniş odalarda. bir oksijen çadırında.
ona kötü bir şey olsun istedim.
bana aşık olsun istedim.

lale müldür

ama o çoktan savaş gemilerini alıp gitmiştir. sen hala saklandığın yerdesindir.

Thursday, August 6

Eeee...


Taşlar yerlerinden kayınca

eski yerlerine oturtmaya çalışabiliriz,


taşlardan biran önce kurtulmak isteyebiliriz


ya da taşları düzennsizce terkedip yeni bir nehir arayabiliriz.




Taşları illede yönetmeli miyiz ki? Hep herşeye hakim olmalı mıyız?


Ama hakim olmadığımız için oynadılar yerlerinden,


yoksa başkalarımı geldi dağıttı taşlarımızı,


alıp başka başka nehirlere attılar biz uyurken


yada biz uyumayı mı seçtik?




Taşlarla oynamayı mı sevdik? Yanyana durmayacak taşları zorla üstüstemi dizdik?


Ve şimdi taşları düzgün sandığımız başka nehirlere doğru koşmaktan başka çare kalmadı mı?




Peki, yeni nehre götürsek taşlarımızı


hep birlikte yenilensek ve


sırayla atsak ait oldukları, ait olmak istedikleri yerlere




Sorumluluk duygusu


Taşlar


Nehirler




Okyanuslara açılma vakti gelmiş geçiyor.

Wednesday, July 29

sigaraSIZ

Ne sizofrenik ulkedir...
rte rockci cocuklara ucube muamelesi ceker
leonard cohen konsere gelir
adam ucaga biner yakar sigarayi
kimisinde damacana fetisi vardir...
raki sofrasinda ne olacak bu ulkenin hali muhabbetine cevirmeden yaziyi beni derinden etkileyen bir olaya deginecegim. Derinden dediysek abartmayin cok da derin degil idare eder.
Is geregi Kirklareli'nin Karadere koyune gittik gecen hafta. Yok valla komur dagitmiyoruz. Koy kahvesine gittik, sohbet muhabbet caylar soylendi, derken bizimkiler sicaktan kacmak icin iceri gecmek istediler. O da ne, koy halki hep bir agizdan "Icerde sigara icilmiyor yalniz!" demez mi... Ne sakaci koy diye dusunmemize kalmadan, hep bir agizdan bir daha "Icerde sigara yasak". Muhtar da o an kahvede. Otoriteyi koymus besbelli.

Bulgaristana yakinligindan dolayi butun koy mavi gozlu. Nufusu 100 kis olan Karadere koyu, Golgesizler filmine ev sahipligi yapmis. Capkin bakisli muhtar amcada oynamis filmde. Oturdugmuz koyun kahvesini filmd muhtarlik olarak kullanmislar, ve filmin sonunda muhtar (sanirim Selcuk Yontem oynuyor emin degilim) kendini muhtarlikta asiyor. Ve bu konusma asma eyleminin gectigi cengelin hemen altinda oluyor. Bi tuhaf oldu, muhtar kendini asti diyor gercek muhtar cengeli gosteriyor, bizim kafalar karisiyor, bi an gercek muhtar kendini asti saniyoruz, geriliyoruz.

Avrupa'ya cografi yakinliktan olsa gerek, denetlenmeden bile kurallara uyum. Suraya yaziyorum ister basbakan ister cumhurbaskani gelsin, muhtar sigara yasagindan taviz vermez. cok tuttum bu karizmayi ben :)

Monday, July 27

ESKI TAS ESKI HAMAM


Degisilmiyor iste. Yazinin ana fikrini ilk kelimeyle verdim aslinda. Zamanda gecse, devran da donse, kayiplar kazanclar da olsa insan aslinda ayni kaliyor. Yigidin yogurt yiyisi degismiyor, huylu huyundan vazgecmiyor, can cikiyor huy cikmiyor. Gercekten iyi tanidiginiz bir insani dusunun... Basina gelenlerden sonra veya onca zamandan illaki degismis olmali diye dusundugunuz birini. Hala fazlasiyla hastalik hastasidir aslinda, yada vurdumduymazligi icten ice devam ediyordur, hala fazla kati, belki fazla duygusal, hala "o da oyle"dir.

Degismek icin ne gereklidir? Nasil degisir kisi? Durup dururken ah ben bir degiseyim, su kotu huylarimi atayim da sevgi kelebegine donuseyim demez insan elbet. Degisebilmek icin bu yone itici bir guc olmalidir. Degisim adi ustunde bir alisveris bir degis tokustur. Birseyler vereceksin, birseyler alacaksin ki degisim gerceklessin. Hayatin zorla senden bir takim seyleri aldigi durumlar da mevcuttur ki buna kacinilmaz degisim denir. Nihayetinde, feda edilen birseyler mevcuttur her durumda. Kisideki degisimi anlayabilmek, gercenkten kavramak icin gecmisini ve surecleri iyi gozlemlemek sarttir. Cunku kisi aslinda degismez! Ya hic degismez, a da biraz uyum saglar. Degismezligin golgesi altinda yasanir degisim. Ozumuz aynidir hep, inkar etmeyin. Bencil herzaman bencil olacaktir. Ufak tefek dusunceli hareket serpistirmeyi ogrenir cunku yillar boyu gormustur ki bu ufak suslemeler ilerisi icin ona geri donucek yatirimlardir. Asiri duygusal arkadasinizi dusunun... Birkac kalp kirikligi sonrasi daha az uzulur kivama gelir mi? Gelebilir, nitekim uzulmeye giden yolda son cikisi yakalamayi ogrenmistir. Cikisi kacirdimi ben oldum olasi boyleydim der hickirarak.

Es degistirir, is degistirir, kabuk degistirir, yer degistirir ama insan kendi degismez.Baska baska sehirlere tasinir, farkli ortamlarda bukalemun edasiyla yol alir, bazisi o kadar dramatik - radikal gecisler yaparki degisti zanneder cevresindekiler. Ama ne zaman degisir kosullar, 'iten guc' ortadan kalkar namazina niyazina doner adam. Halal etin yaninda bir duble viski ayari...

Bumerang gibi, yoyo topu gibidir kimlik ile karakter iliskisi. En uzak yerden bile hop geri doner ozune, en uzagimiz bile seklimizi degisterecek kadar uzak degildir. Baskasi icin degismeye calisiriz bazen; cogu zaman cuvallanir. Ortak nokta icin gitmemiz gereken yer sinirlarmizin disindadir, golgemiz altinda yavasca ilerleriz ama gunese cikamaz merkeze geri postalariz kendimizi. Bunun adi da ben onun icin degismeyi goze aldim ama yine de olmadi olur. Oldugu gibi kabul etmeli, oldugumuz gibi kabul edilmeliyiz. Degisim fasa fiso.

not: bu nedendendirki eski sevgilden arkadas olmaz, cunkum o kil oldugunuz huylari hep orda kil kil duracaktir. oh.

Thursday, July 23


Ilk ask vaziyetleri

gururu iki paralik

gozyaslarini heba eder

adi ille de ask olur

ah keske olur

'yapabilirdik' olur.

unutamadim olur.

fena cuvallatir hep

sicacik bir melankoli tadinda,

tadinda birakilmalidir ki

haddini asmasin.

Monday, July 20

"Pskolojik deli" gibi birsey


Eski sevgilinin potansiyel yeni sevgilisini twitter'dan takibe alip, stratejik konumlanma durumunu hangi kumeye sokabiliriz acaba?

Ya da facebook'da iliski durumunu belirli kisilerden saklamaya ne deniyor?

Is seyahatindeyim deyip, boy boy cesme resimlerinin facebook'a konmasi falan filan?

Teknolojinin adami 'adam etmesi' ile 'salak etmesi' arasinda takili kaldim.

Friday, July 17

Ben kimim? Az mıyım çok muyum? Var mıyım yok muyum? Ben neyim? Masal mıyım gerçek miyim? Kaç mıyım göç müyüm? Hiç miyim suç muyum? Ben kimim?



Bir yandan hizla gunleri sayarken bir yandan yazi hakini vererek, cok hizli, cok sosyal, bol muzikli yasamak farz oldu. Caz festivaline bir turlu vakit bulamamaktan dolayi ic sizisi ceken bunye, solugu Nuteras Grupo X gecesinde aldi. Benim icin hep ilginc anilar biriktiken mekana latin jazz ne kadarda yakismis. Hafif yaz esintisi asirlar boyu dillere destan manzaramizla birlesince caz sevdigini dusundugumuz icin orda olan toplulugun ayakta muzige eslik etmesi dogal bir beklenti olur diye dusunuyorum. Nitekim Grupo'nun solisti de butun gece bunu bekledi, hadi kalkin, ingilizce anlamiyor musunuz kalkmadan nasil duruyorsunuz diye isyanlardaydi. Masa Turkleriyiz mubarek, kilimiz kipirdarmi, masalarimiza coreklendik, sanki agir abileriz de opera dinlemeye gelmisiz. Damardan latin muzigi de degil ki illaki salsa bilesin... Gozleri hafif kisip, muzige vericeksin kendini ey masa turku! masanda Turkiye'yi kurtarmayi birak, azicik sekil yapma da kalk! Ama hasa! Sertac Ortac haykirmali 'heyecandan isminiii bileeee kazidiimm bitik yuregimeee' , o zaman senin omuzlarinda kalcalarina ufak bir hareketlenme olusur. Fazla uzatmadan, ben cok eglendim dans eden 3 kisiden biri olarak. Darisi masadakilerin basina.

--Ahkam Deyince--

Dun gece Acikhava'da Candan Ercetin'in ilk gecesi... 'Senede birgun Candan ziyafeti' icin yerlerimizi aldik! Sarkilarinimi dinleyelim, eslik mi edelim, mimiklerine hayran mi olalim yoksa gecenin yildizi kemancilarina mi asik olalim sasirdik. Sarkilarinda ahkam kesmesine hayranim en cok. "Merak ediyorum ne yapacaksin benden sonraki hayatinda, o alayci gozlerin eglenerek bakacak mi baskasina aklin bendeyken hala" derken ki meydan okuyus!
Ve tabiiki icinde tutamadigi Arnavut kiz :)
Kapanistaki caz derlemesi - I feel good, unchain my heart!, sex bomb derken ucurdu da ucurdu!
Buradan hayatimi film yapmak isteyen yonetmene bir cift lafim olacak, soundtrack Candancigimdan oluversin bi zahmet. Unutturmayin, bir de benim torunlara hava atacagim, biz onu sahnede seyrettik diye!


bana anlatma sakın
riske girseydin eğer
yola çıksaydın eğer
neler yapardın neler

bana anlatma sakın
yelken açsaydın eğer
özgür olsaydın eğer
neler yapardın neler

sen iskeleye bağlı
fırtınalardan yoksun
tatlı rüzgara razı

ben açık denizdeyim
deniz bu beli olmaz
huyunu seveyim

Wednesday, July 15

ESKI DOST


Yagmurun ardindan acan gunes, hafif serinlik ile beraber dunya uzerinde en gorkemli halini Arnavutkoy Etiler arasindaki yamacta sergiler. Hele ki 7 yilinizi mor salkimlar arasinda, tas merdivenlerde, her firsatta bogaza kacamak bir bakis atarak gecirdiyseniz, veya gecirdiysek hep beraber, dunyanin hicbir yerinde yakalayamazsiniz gercek keyfi.

Bugun okulumu cok ozledim. Su yaziyi bitirip guzel bir yuruyus ile anilarimi tazelemek istiyorum 'plateau'da. Sizi resimlerle basbasa birakicam simdi. Bugun sadece kendimi goturecegim okula, ama yakinda cok sevdigim bir kisiyi goturmek istiyorum, paylastikca daha da gorkemli hale geliyor burasi.



GITMEDEN

41 gun kaldi.
Pensilvanya canavarindan sabikam cikti
Temiz diyor.
Tevekkeli degil, benim no officer it's definetely not weed diyen arkadaslarim vardi.

Gitmeden yapilmasi gerekenleri dusunuyorum. Yasam alanimi, aliskanliklarimi, kisileri, sevgilerimi, aklimi, duygulari derleyip toparlamali, herseyi, herkesi yerli yerine yerlestirmeli ki tek bir bavul ile baslasin seyahat. Havaalanlari benim icin hep bir hayattan digerine gidisin simgesi olmustur. Up uzun koridorlarda kimliksizmiscesine yurur, daha once denemedigim makyaj malzemeleri satin alirim diger hayatim icin. Cep telefonunum kapali olmasini isterim, kimlik degistirmekteyim cunku. ve bir sure ciplak yuruyecegim. Ucaga en son binen hep ben olacagim.

Tek bir adresten gelmis 3575 adet e postayi silinip yerine tek bir yazi yazildi. Gecmis detaylari dengesiz bir yuk gibi sirtimizda tasiyoruz uzun sureler, eskilere kiyilip da atilamiyor bir turlu. Ama demistim, artik eskileri kapiciya teslim etmenin huzuruna kavustum; mufreze dogru zamanda gerceklesince kristal huzuru da beraberinde getiriyor.

Bogazda yaz yagmurun keyfini surmekteyim su anda ... Hafiften kararan odam, sicacik cay, yesil mavi manzaram... Her ne kadar son zamanlarda catik kaslarla baksam da bu sehre, tanidik melankolisini ozleyecegimi simdiden hissediyorum.

Etrafi toplarlamaktan soz ediyordum. Bir tarafi toplarken, diger yani hafif te olsa dagitanlardanim. Deneyimsel daginiklik diyorum buna.Midye dolmanin uzerine limon yerine margarita dokmek misali. Ucak kacirma pahasina cesmeyi son, en son damlasina kadar yasamak, hatta bardaktan tasan damlalar icin yepyeni bir bardak almak. Tadi damaginda kalir ufak deneyimsel daginikliklarin, oyle de olmalidir. Hayatin rutininde yerini sasirir minik esyalar, ve yavastan erir gider simleri.

Uzun zamandir cevrilmeyen numaralara goz atmali, 'ben gidiyorum' denmeli.
Gormeli, uzuuun uzuuun sarilmali. 'iyi sanslar' - 'kendine iyi bak' denmeli.
Birazcik uzulmeli, cok cok gulumsemeli. Geri donucek 'puf'lukta birakilmali sevilen koltuklar.

Eksiksiz gitmek istiyorum. Hep gulerek, cok ozleyerek, sizi de goturerek ;)

Monday, July 13

Kacmak gibi

Ozgur oldugun kadar mi kacamakcisin? Yoksa zincirlendigin icin midir kacamak? Ozgursen kacar misin? Kacinca ozgur mu olursun?

1 dakikalik yaz yagmuruna sigdirdigim dusunceler bunlar. Yapraklar kurudu, asfalt islak.

Ozgur oldugumdan mi kacabilme ihtimalim, yoksa adi ustunde bir "kacmak" mi? Peki ya sonra? Kacistan sonra ozgurluge mi donuluyor? Donusler mi ozgurlugun bitisi?

Kacislarda yonsuz bir ozgurluk cabasi mi gizli? Hedefsiz, kalitesiz cirpinislardan mi ibaret kacis?

Gunes cikti ama asfalt kurumuyor. Yorgunluk gecmeyen cinsinden. Beyaz sarapsiz pazar gununun bitmemislik hissi gibi.

Biliyorsun gitmem gerek, yol bitmesin istiyorum. Cok dugumler atmam gerek, sonra hepsini kesip kurtulmam gerek. Tadlarin damagimda kalmasi gerek.

Thursday, July 2

ICE AGE 3



Su an hemen yerinizden kalkin ve 3D salondan biletinizi alin. Benden buyuk tavsiyesi her hafta icin bir bilet alin! Ben oyle yapacagim. Ozellikle 3D muhtesem, kendinizi 'herd'in yeni uyesi gibi hissediyorsunuz. Ciktigimda, yaa bende onlarla arkadas olmak istiyorum diye yurekten sacmaladim. 2 saat hic durmadan gulduruyor. Cikista herkese bir Sid dagitilmasi gerektigini dusunuyorum!!

**Scrat'in en sonundaki pskopata baglama sahnesi diyorum baska da bisey demiyorum:)

Tuesday, June 30

MUFFIN BUYURKEN



Evin topluyken aslinda daha guzel gorundugunu anladim. Once insana huzur veriyor duzen. Sonra yavas yavas rahatliyorsun, ortalik nasilsa yeterince toplu, su cay bardagi simdilik burda dursun deyiveriyorsun… Topluyken icim rahat bir sekilde dagitabiliyorum... Yani amac hep ayni ama, buyudukce bir takim aliskanliklara kilif giydirmeye, ya da endirek atislara ihtiyac oluyor.

"O da olur" lafini cokca kullanmaya basliyorum. Cam sise kola yoksa, kutuya razi oluyorum. Limon yoksa da cay icilebiliyor. Dayim ve yengemle balikciya gidiyorum. Balik hic sevmem, Ama gidiyorum, maksat beraber olmak. Balik tercihim yok ne olsa yerim. Eskiden olsa balik yemezdim, ac kalirdim daha iyi. ‘Ben artik su yemek konusunda pek bi kalender oldum, fazla takmiyorum ne yedigimi’ diyorum. Aldigim cevap net: “Buyudun be”. Buyumek kalender olmak mi? Halbuki ben sivri karakterimden memnundum. Simdi hem kalender hem karakterli olmakla mi ugrasicam. Bu anedtodu baska bir buyukle paylastim. O da aynisini soledi. “Eh buyuyorsun” dedi. Ona baktigimda ise, buyumenin onu mutlu etmeyecek seylerin pesinden kosmak, bile bile lades olmak, yeni baslangiclardansa eski pacavralarin pesinden kosmak oldugunu goruyorum. Buyumek daha cesur olmali; azalan zamani kendi lehine cevirmeye calismali.

En guzel yani buyumenin farkli bakis acilari biriktirebilmendir. Bir nevi koleksiyon gibi, daha cok yasayip, daha cok konusup, daha cok dinleyince her tur maskenin malzemelerini birikir. Arkadaslarinin sacmaladigini anladigin durumlara objektif olmaya baslarsin. Arkadasinin senin arkadasin oldugu icin herzaman hakli oldugu, dogruyu yaptigi inancini geride birakabilirsin. Ne de olsa, sen de herzaman dogruyu yapmiyorsun. Kendini tanimaktir buyumek. Etrafindakilerin de kendilerini tanidiklarini ve ona gore hareket ettiklerini dusunursen iste o zaman “Bir bildigi vardir heralde” der, gecer gidersin.

Buyume, ben herseyi bilirim sendromu'nu kenara koymaktir Tabaktaki pirinclerin aglamadigina bizzat tanik olmaktir. Aglayacak bile olsa, birak aglasin, sanki tek aglayan onlar. Hayal kurmayi birakip, hayellerinin pesinden kosmak, onlar icin calismak, savasmaktir. Hayalleri hayalde birakmayip ciddiye almak, sorumluluk haline sokmaktir. Dedikleri gibi sorumluluk bu kadar urkutucuyse, hayaller de mi oyle? Hayir… Oyleyse, buyumek secimler yapip onlarin arkasinda durabilmektir.

Bir cok kirik oyuncak yerine, birkac tane saglam degerli oyuncak sahibi olmaktir.

Salonda oturmaya baslamak.

Giyilmeyen kiyafetleri kapiciya veririken tereddut etmemek. Kisaca duygusal baglarin azalmasi.

CV’den ibaret olmak.

Affetmek ama guvenmemek.

Annenin senin bavulunu degilde, senin annenin bavulunu yaptigin andir! tam o an :)

iYSH!



Hani ben demistim ya size, Ispanya gittim, okula kabul oldum, 2 ay sonrada Barselona'da ki yeni hayatima baslayacagim diye... Hah, iste o mevzu. Kismetse tabii. Ispanya'ya ogrenci vizesi alabilmek her yigidin harci degil. Ehe abla bak benim kabul mektubum var, sabikamda yok, ehe hadi bana bi vize cak deyince olmuyor. Gidiyorsun giriyorsun o nezih konsoloslugun onunde kuyruga. oturmak icin cicek saksilari var. yane! gunes in altinda konuslan bekle babam bekle. Pozitifsin, belgelerin hazir, ortalikta birbirini 'ay su koydunuz mu, ay ben bunu bulamadim' diyen kitipyozlara 'ay bayma git basimdan' tripleri cekiyosun. Havalisin :)

Iceri giriyorsun ki, o da ne! Amerika'dan sabika kaydi getirrrrrr diyor. Kal geliyor, tutuluyosun, kafayi vize memurunun omzuna koyup derin hickiriklar... Ah ben demiyorum bosuna ben pismis tavukum diye. O da yetmiyor, git bunu Amerika'dan apostilletde getir diyorlar. Oha diyorum. Cus. Naaaptin sen? Sen naaptini gec de, ben naaptim? Ben nerde yanlis yaptim? Size anne diyebilir miyim? Ya sabir. Bu kadar aci cekmeye heralde Barselona'nin yarisini benim ustume yaparlar diiiimiiiiii. Pensilvanya polis sefini serifini nehaltsa ariyorum, derdimi anlatiyorum, me lives in Turkey, man diyorum. Do you have access to a computer diyor. Yok diyorum, ben gittim okula Amerikanyada simdi gitcem Ispanyaya mba falan ama computer heeecc duymadim. tovbe.

Ben annemin karnindan cikarken solumdan mi kalktim nooldu ya?Anne?

Monday, June 29

Sustugum Zaman


3 ay once izledigim bir film. Konsantrasyon bozuklugu, avare yapim ve mutsuz son korkusuyla 2 ay surdu bastan sona izleyebilmem. Film iste, izler unutursun. Dvd kabi isini de sevmem ben. Bir daha izlemem nasilsa diye kirdim attim dvd'yi. Tekrar izleme sansi yokken, bana da size minik bir hikaye anlatmak dusuyor.

Ayni yolun kiyisinda, farkli ritimlerle, belirsiz yonlere kosan, duran, suzulen, sicrayan, yuruyen iki minik tebessumun, bir an icin gozlerini yumup, yolun tam ortasinda bulusmalarinin oykusu. ruyanin oykusu belki de.

Denizden fisildayarak tenini oksayan bir yaz esintisi
en sevdigi yasemin kokulariyla,
sanki tabiatin onlar icin binbir ozenle hazirladigi patikada,
elele.

Kiz maskesini yolun kenarinda birakir, basini hafifce onun gogsune yaslar, ileriye degil, tam yanina onun gozlerine bakarak, ardisira gelen pismanliklari susturur...her adimda bir isilti getirir yollarina. Ictikleri her kadehte yavas yavas suzulur giysileri uzerinden; onu kalbine daha da yaklastirir. Ve yine, uyusmayan adimlarla, hizla cogalan taslara degil de tam yanibasina, sevgiyle gozlerine kilitlenir. Inanmak istemez hizla soguyan ruzgara. Birazcik daha sevgi verse, guven verse yumusar, yaseminleri geri getirir, mutlu olabilirler diyedir inanci. Onun icin risk degil, sadece kalbini ince bir siziyla isitan mutluluk gercektir. Seyirci, bogazinda dugumlenen aciyla, nefesini tutarken anlar ki, ne mutluluk ne de mutsuzluk iki kisiye ihtiyac duyar. Kiz, umutsuzlugun tam kalbinde cok mutlu; erkek ise omuzlarindaki askin altinda cok mutsuz. Zifiri karanlik ruhundaki kucuk isiltilar yalnizca gelip gecen ates bocekleridir. Cirilciplak kizin dudaklarindaki adam, tum kalkanlari ve supheleriyle, korkunun simgesidir. Butun kesfedilecekler bittikten sonra, hayatinin tek heyecani hayatinin tek angaryasina donusmustur. Yatagindaki bir zevkten ote olamamis, ve sonunda ozlemin gunahini yuzune carptigi bir heves oluvermis.

Nasil nasil sevmis oysaki. Omuzlardan kalkan bir yuk, baska omuzlari orten zamansiz ozlem.Ates bocekleri gibiymis guzel sozler. Ince bi ic sizintisi hep olacak, zaman zaman unutulup yorgun zamanlarda hissedilecek.

Cekildigi o yoldan cikip, kendi yolunu cizerken, her gece penceresinden sehre bakar ve onun mutsuzlugunu dilermis, kiz.

Bu da filmin afisiymismus. Ya da bu hikaye gercekmis.

Thursday, June 25

yargılamak anlamamanın kardeşidir; ben kizginim.


Ben en cok yargilardan rahatsizim.
Burdan isyan etmek istiyorum. Tam burdan.
Neden ihtiyac duyuyosun sen herseyi etiketlemeye? Etiketlerinle daha mi rahat yasioyosun? kafan karismiyor, dusuncelerin degistirme zahmetine girmiyorsun, oyle tren tren gidiyorsun yolunda. peki o zaman ben senin dusunce yetkini kapatmak istiyorum. sen istedigin etiketleri ve spesifikasyonlari yaz yapistir. dunya rahat etsin.

sen simdi karsima gecer 'eh sen yargilamiyorsun sanki' dersin. cunku sen hep o sidik yarisi icindesindir. o sen var ya sen, kes bence bunu okumayi beni cinnetlendirme.

sen kahve fincaninda dondurma da yemezsin. o dondurmaya dondurma demezsin, cunku beynine sinyal gitmez, kahve mi dondurma mi derken devrelerin yanar.

Bilgin sana anlatilanlar ve gorduklerinle kisitlidir, dusunmek, bucuklara pay birakmak, esnek olmak, affetmek senin o kucuk kafana sigabilecek kavramlar degildir. Sen yasadikca ogrenmezsin, yasadikca kategorilersin ancak.

karşısındaki insanın sevdigi müzigi, kıyafetlerini, inanclarını, sakalarini, onun düşüncelerini, secimlerini, o insanın hayatını yargılayan insan... hep haklidir davasinda, o kiyafet cirkindir, o saka ise gayet yersizdir. tavirlidir kendi gibi olmayan herseye.

sen demezsin ki o da oyle biri, onu oyle bagrima basayim, kendi etiketlerimi kenara koyup, onu kendi sifatlariyla tasvir edeyim.

Aslina bakarsan sana cok yuklenmek degil amacim, her insan arar kendi gibi olani, ayni seyi dusunmek ayni seyi konusmak ister. bazen bulur bulmasina, ama bu seferde 'renk' arar. cunku buldugunu da sıkıcı olarak etiketlemistir. ya sabir.


Istanbul ve Biz


Istanbullular olarak dilimize yapismistir 'istanbulun cilesi' lafi. Yazin, kisin, iste, trafikte, okulda gerek beynimizin icinden gerek etrafa haykirarak sikayet ederiz bu sehirden. Kalbimiz kirildigi, mutlulugun eteklerimizden kayip gittigi an, akintiya kaptirdigiiz duslerimizla birlikte bir sise sarap ile bogazda aliriz solugu. Suclu Istanbul'dur. Hayallerimizi o yikmistir, sevgiyi o yok etmistir. Of Istanbul diye ic cekilir.

Mutlu olamazsak bir turlu, istedigimiz isi yapamaz, istedigimiz yere gidemez, istedigimiz saygiyi goremez, ardiardina kapanirsa kapilarimiz, Istanbul bizi mutlu edememistir. Sehri suclariz, bogaza gitmeyiz, o yokustan cikmayiz bir daha cunku o yokustan yuvarlanmistir isiltilarimiz.

Ya sen? Sen oldugun yerde durmussundur da Istanbul mu getirmistir umudu umutsuzlugu ayaklarina? O mu cekip almistir genclik hayallerini? "bu şehir insana tuzak kuruyor bu şehir insanı uzak kılıyor bu şehir insanı hayli yoruyor bu şehir insanı hep kandırıyor" mudur?

Kusku, korku, guvensizlik degil midir seni yoran, inciten, aldatan? Kosup gitsen baska bir diyara pesini birakacak midir guvensizlik? korku? minik bir yolculuk yetecek midir cesaretini geri kazanmaya?

Bir dizi estetik ameliyat gecirsen, adini degistirsen Istanbul'un gunahlarini silebilecek misin? Istanbul'u ornek almaya ne dersin? Icindeki butun olumsuzluklara, kasti zararlara, onu suclayanlara, hoyrat davrananlara ragmen herzaman safligini, huzurunu sana sunmaya cesareti olan Istanbul... Firtinalarin karsisinda hep dimdik durmus Istanbul biraz olsun sana cesaret vermez mi? Galata'da bir opucuk butun duslerini su yuzune cikartmaz mi?

Tuesday, June 23

OLabilir de Bitebilir de Gecip gidebilir de


"Pardon bakar mısınız, tanışmış mıydık? Sevmiş miydim ben sizi hiç, sevişmiş miydik? Pardon, daha önce konuşmuş muyduk? Yürüyüp çıkmazlarda yorulmuş muyduk? Yüzünüz ne kadar da aşina Avucumun içine alıp öpmüş olabilirim Gözünüz öyle uzak bakmasa sizi tanıdığıma yemin ederim Pardon, bakar mısınız, adınız neydi sizin? Baş harfini göğsüme yazmış olabilirim Pardon daha önce nerdeydiniz? Geçtiğiniz yollara düşmüş olabilirim".

Dustugum yollari benimseyememis,

ayak izlerine takilip dusmus olabilirim.
Nefesine tutunup dogrulmus olabilirim.

Asktan onceki son tutkuya basip gitmis de olabilirim.
Su gorsele bakip, evet iste ayne benim durumum diye dusunen blog severlerimin yuzdesinin bir hayli yuksek olduguna eminim. Eskiden staj yaptigim bir sirkette anlatilan bir hikayede, sirket calisani patronun gozune girebilmek icin, isten cikarken bilgisayarini acik birakiyor, koltugunu hafifce yana dogru ceviriyor ve ceketini koltugun arkasina asiyor. Boylece gece gec saatte ofisten cikan patron, calisaninin halen iste oldugunu, muhtemelen tuvalette oldugunu dusunuyormus. Kaypak zeka, hem patronun gozune giriyor hem de kendine zaman ayiriyor.

Oglen saati yemege cikmayan cunku her daim rejimde olan ruhsuz direktor ofisin icinde dolasip durum tespiti yapiyor, yemek yerken gorduklerinden aninda gereksiz isler istiyor, masasinda olmayanlari aklina not ediyor. 1:30'da tekrardan dakik bir tur yapiyor ve masasinda olanlara e-mail atmak icin ofisine kosuyor. 'yemek saatlerine uyalim lutfen'. E-mail'i alan karni tok ama stresli, bir onceki gun patron evinde misildarken, gece yarisina kadar ofiste kalmis, anlik motivasyon seviyesi eksilerde seyir eden kole...........

Bu sekilde gozlemledigimiz, obsesif, deli, paranoyak, is bilmez, koltugunu cogu kez haketmeyen, bazen hazmedemeyen, mutluluk fakiri patronlarla nasil bas edilecek? Daha da onemlisi nasil farketmeden onlara benzememizin onune gecilecek?

Monday, June 22

Mini mini



klasik pazartesi sabahinda uykulu gozler... ofiste masanin bas kosesinde cuma gununden kalma yapilacaklar listesi, yani mini bodrum kacamagina hazirlik asamasinda ozenle yapilmis: gunes kremi al, bavul yap, bikiniyi tadilattan al, 12:30 manikur randevusu... Liste yapmayi severim, ozenle yazarim yapilacaklari, yanlarna saatlerini not eder, gunumun taslagini cikartirimbir guzel. duserim yollara sirayla checklistteki gorevlerimi tamamlarken kendimi gunesin kollarina atmanin hayallerini kurarim. denize karsi, begonvillerin arasindan sabah kahvesinin tadini buz gibi denize sadece ayaklarimin ucunu degdirme tembelligini, hayatin herseye ragmen sevgiden cercevesini birkez daha kesfetmeyi; DERKEN biranda tam 1 saatte arabayla sadece 500 metre yolalabildigim Istanbul ile yuzlesirim. minik kagidimda yazan planlar tikir tikir degil ti-kir-r-r-r-r--r-r-r tik-tik-tik-r... hizinda islemektedir. 1 saatlik planin gerceklesmesi 3 saati bulunca sade kahvenin hayalleri bol sekerli kahve taklitlerine donusmeye meyillenmistir.
Guc bela varilan evde, ozenle yerlestirilen bavul... hersey yoluna girmistir karin doyurulup yesilkoye yolculuk baslayacaktir ki tekrardan cizirtili bir ti-kir-r-r-r-r--r-r-r tik-tik-tik-r sesi girer hayallerin arasina. 3 litrelik cam zeytinyagi sisesi mutfakta tuzla buz kivamina girmistir. Gunes kremleri yerine sirkeli deterjanli sular kaplar elleri. Gozler kapanir...gun batiminda rose... doping... yerler 30 dakikada piril piril, guzel bir cd... yesilkoy!

Thy rotarina karsi protesto ic hatlar happy hour'da baslar :) keyfimiz kazanir - milasa hosgeldiniz. ancak odenecek bedeller henuz tukenmemistir. geceyi bavulumundan coook uzaklarda gecirecegim gercegini ancak viski - kenan birleskesiyle hazmedebilirim.

Su anda uzerine koskocaman bir carpi koydugum yapilacaklar listesinin bir maddesi bile yolunda gitmemis ama ben cok keyifli bir tatil gecirmisim. plansizliktir anlari olumsuz kilan. Kisilan seslerimizi, queen repertuarimizi, of anam nalani, roseleri cennetkoy sakinlerini emanet ettik simdilik. bavullarimiza sadece kahkalarimizi, ve denize kafa disarda kalarak atlama sertifikalari koyduk.

Yenilendik, geldik!

Keyifli haftalar!


Monday, June 15

bi huzur ver


Seslenisim tamamen yuzeysel, ama dayanilmaz derece icten bir ciglik! facebook bir huzur ver, yalvaririm... koy artik su "hates this" butonunu. madem asli likes tis diyebiliyorum, bir de agresif duygularimi belirtmekte fayda olamli! Dayanamiyorum, sinirimi bozan statulere, resimlere, updatelere I HATE IT diye cigirmak istiyorum. hadi yap bi guzellik bi rahatlat bu guzel kizini feysbuukkkk! ay beg yu. hatta sole guzel bir knock-out efektiyle rica etcem!

Aklimdan muffinler

yazip yazip silmek nedendir boyle. bir anlamsizlik bir anlamsizlik! oturuyorum dusunuyorum, karar veriyorum hah iste bunun hakkinda yazicam diyorum, sonra oturuoyorum suraya hop vazgeciyorum. Simdi anladimki bu aralar herseyden vazgectigim icin olabilir. yapacaklarimdan vazgeciyorum sonra vazgecmekten vazgeciyorum. Beklemekten vazgeciyorum, Ispanya'ya gitmekten vazgeciyorum, gitmemekten vazgeciyorum. Facebookdan vazgeciyorum, tabii yine vazgecmekten cayiyorum. o kadar sizofrenimki, ozlemekten vazgecebiliyorum; kizmaya bile useniyorum. Yoo, moralim bozuk degil, gayet keyfim yerinde. Ama bir vazgecistir aldi basini gidiyor. Daha simdiden vazgectim bu haftaki planlarimin cogundan. email'mdaki 13 tane drafti gondermekten vazgectim, gonderilecekleri yere ait olmadiklari icin. Silmekten de vazgectim, silecek kadar sinirim olmadigi icin. Su kagitlari cope atayim dedim, ne de olsa uzerinden yazanlarin anlami kalmadi, vazgectim. Ha copte, ha odamda, ha kalbimde, ha senin postakutunda, ben vazgectikten sonra... Trafikte kufur etmekten vazgectim ben. Ama sinirlenmekten vazgecmedim. Nevrimi donduren sofore, beynin yok senin diyorum ve kafami gosteriyorum. "Nato kafa nato mermer" (na to kefari,na to mermari) anneannemin deyisiyle. Daha etkili oldugunu gordum bu yeni taktigin, donup bakip ne demeye calistigimi anlamaya calisiyorlar, bu sirada iclerindeki trafik okuzu birkac saniyeligine devre disi kaliyor. Elimdeki kitabi bitirmekten vazgectim. En cok istedigim seyle ilgili israr etmekten vazgectim, en cok istedigim diger birseyden vazgecme korkusuyla... Dinledigim cd'yi degistirmekten vazgectim, radyoda rafa kaldirdigim bir sarki calar, degistirmekten vazgecerim de dusunmekten vazgectiklerimi hatirlarim diye. Sahibinden.com'dan vazgectim, arabami isteyen cikarda satmayi dusunurum, tam satacakken vazgecerim son bir defa. Faldan vazgectim, o kuslar, baliklar ikili gorusmeler hayatimi degistirir, aliskanliklarimdan vazgecirtir, yolumu degistirir, nazar getirir, cok guldurur, cok aglatir, cok bekletir, dusundurur ve yine vazgecirir diye.
Aslinda ne cok kararla, ne cok vazgecmisim. Guzel anilari beynime kazirken, gercekleri gormekten vazgecmisim, anilarin yasam yerlerine bir daha gelebilme rahatligindan fedakarlik etmisim. Nitekim, iyi ki vazgecmisim de mutlu olmaktan fedakarlik etmemisim. Cumartesi gecesini koskoca bir aile yemegine ayirip, koskoca bir sise bos kahkahadan vazgecmisim, iyiki de vazgecmisim, bir omur boyu elimi tutanlarin sefkati vazgecilmez oluyor.

Thursday, June 11

Robotics'in Karsiliksiz Aski




Bir robotun karsiliksiz askini anlatan odullu mini film... Toplam butce 300 £. Wall-E'yi animsatti bana. Ayrica "elini veren kolunu kaptirir" temasi iyi islenmis, kihkih. Buyrunuz izleyiniz :)

Kitabini k.çına sok!

Iki hafta oncenin haberi, yuh biz bunu zaten biliyoruz diyorsan sana yuh, bence sen bir magazin kumkumasisin. Ama bu bir magazin haberi degil ki.

Siyah tuvalet kagidiyla 'elegant' halledin isinizi furyasi, sudoku oynayin tuvalette zekaniz kicinizdan cikmasin hedesi derken, bir minik caponun ruyalarini susler olmus bu tuvalet kagitlari. Ayrica tum capon veletlerinin intikamini almayida boynunun borcu saymis ise koyulmus. Japonya'da eski zamalarda, dini inanislar nedeniyle tuvaletler evin en karanlik, ucube kosesine yerlestirilirmis, ve ebeveynler cocuklari tuvaletin icinden uzanan tuylu bir elin onlari iceri cekecegiye ilgili korkuturlarmis. Tabii sonra bu zavallim cocuklar buyumus dunyaya acilmislar, caprasik fikirlerini dunya vatandaslariyla paylasmislar ve hayatimiza 'Ring' diye bir filmin girmesine neden olmuslar. Baglantiyi yeterince iyi kurduk buraya kadar.

Esas hikaye ise, bu bahsi gecen minik capon tuvaletteki hayalet hikayelerine misilleme yapma amaciyla "Korkunc Tuvalet Kagidi"ni yaratmis. Ring'in yazari Koji Suzuki'nin romani "Drop" tuvalet kaginin uzerine yazilmis veriyonu ile karsinizda! 9 bolumden olusak romanin, her ruloda birkac kopyasi mevcut. Umumi tuvalette gecen gecen hikayeyi birkac dakika icinde okuyabiliyorsunuz. Sonrasi klasik bilinen hareket ve sifon cekiliyor.


  • Ekonomiye darbe getirecegini dusunuyorum bu icadin. 30 saniyelik bir wc ziyaretini 5 dakikaya cikartinca batacak sirketler icin tiklayiniz.
  • Normalde, tuvalet kagidinin ihtiyacimiz olan kadarini kopartir gerisine dokunmayiz. Soz konusu kisi hikayeyi cok begenip tekrar tekrar okumak icin rulodaki kopartmadigi kagitlari bir guzel ellerse, ve sonraki kisi onlari gercek amaci icin kullanirsa... oyk igrenc!
  • Hikayenin etkisiyle korkudan tuvalatten cikamayan insanlar, uzayan kuyruklar....

Wednesday, June 10

Hayallerimiz, eskizlerimiz olsun; ama en cok sansimiz olsun.


Calakalem listelerden,
Dalip gittigimiz bos sayfalardan,
Kristal netligindeki ruyalardan,
Acik denizlere atlarmiscasina
Kararlilikla
Inatla
Yeni bir solukla
Eskizin ilhami
Heyecanin renkleriyle
Boyarken yeni hayati,

Sansin bol olsun.

Tuesday, June 9

You Don't Have a Clue/ Röyksopp *Ben loop'a aldim.

it’s late in the night, dancing is done. the music has died, you’re ready to run. but you don’t have a clue, this party hasn’t ended yet. not for me and you, and now you’re just pretending. you’re hiding from yourself…yes you are, yes you are. like golden rays of sun in the clouds, higher. we’re meant to be one, i know we are. if i am the sky, then you are my star. hey, you don’t have a clue. this party never ended, not for me and you, i know you’re just pretending. you’re hiding from yourself…yes you are, yes you are. like golden rays of sun in the clouds, higher i will make you see. haven't you got it? haven't you got it yet? just lay down for a while next to me. didn’t mean to make you panic, didn’t mean to put you off. baby, it’s the way that you’ve got me. i listen to my heart and it takes you high. and you ask me, “how?” can i show you how? i need your love right now, now, now, now.


Monday, June 8

Aman ha!

Beni bilirsiniz... Bilmesek burda ne isimiz var demeniz lazim. Lafi fazla uzatmam, croplar croplar oyle konusur yazarim. Kil olursunuz bana bazi bazi. Sanirsiniz sizi sevmiyorum da oyle kisa cevaplar veriyorum. Yok bitanem, olur mu. Benim genel hal ve tavrim boyle. Bunyem her bakimdan efficient takiliyor.

Fakat... Blog ile birlikte, sagolsun sevgili arkadasim gozlemlemis, daha uzun cumleler kurmaya baslamisim. Yakistiramamis, uyardi dedi yapma. Uzuldum, gozum gibi baktigim kral muamelesi cektigim blog megersem gizliden gizliye beni ozumden uzaklastiriyormus. "Daa yazmam ben sana". Benki, blogun adresini once lafiuzatmayalim.blogspot koyup sonra degistirmis, bir 'bi sus da sadade gel artik' lafini hayat felsefesi edinmis bir insan. Konusmalarin giris gelisme bolumlerinde transa gecip, sonuc bolumune full konsantre dalan... Restoranlarda kapida 'sigarali mi sigrasiz mi' diye tiz sesiyle beni kitleyen kizcagizlara 'SIZ' demekle yetinen ben!

kisa kesiyorum, siz anladiniz.

"Bir kelimeye
Bin anlam yukledim zaman
Sana seslenecegim"

Acik camdan giren motorcu

Yazin gelisi, krizin catir catir vurusu ile arabalarin camlari tekrar onem kazandi. Klimalari kapattik, camdan esen egzoslu ruzgar ile pufuuurr pufuurrr seyir halindeyiz.
pazartesi sabahi hafif bir huysuzlanma herkesde.
Turk soforleri olarak frene dokunmayida sevmeyiz, balatalar bitiyor masraf oluyor (kendimden biliyorum). Hal boleyken insan kimle dans ettigine soyle bir bakmali. Onunden donus yaparken, senin hizini 10km'den 7'ye dusuren motorcuya acik camindan ana avrat kufretmenin bedeli var sayin huysuz surucuu!!

valla adam usenmedi, motoru bir guzel park etti yolun ortasina; veee soforun camindan baliklama daldi iceri, allah ne verdiyse. Kafandaki kaskin gucunu de yabana atmamak lazim.


Fasulyenin faydalari: caminiz kapali yolunuz acik olsun.

Biomass vs. The Italian

Kimseyi gormedim ben senden daha guzel
kimseyi tanimadim ben senden daha ozel
kimselere de bakmadim aklimdan gecen
kimseyi tanimadim ben senden daha guzel

araya cizirtilar giriyor
"biomass yapmamaniz sizin kaybiniz bunu biliyorsun dimi", megersem muhabbet koyucam derken cocugun can damarina basmisiz, beni ters koseye yatirma cabasinda.
delikanliligini yere tukurerek kanitlayan bir toplumda, ben atiktan enerji ureticem diye ortaya atiyorsun kendini. Kabul ediyorum, ilerici dusunce, projeyide o muzikde duyabildigim kadariyla begendim, azmine ayrica hayran kaldim. Aldik 600 milyon $ krediyi (link vermeden duramam) EPDK'nin masasi 1 Kasim ruzgar basvurularindan gorunmez durumda, sen atiktan parayi vurmayi planliyorsun. Hele hele zeytinyagi atigindan. biz keyif insaniyiz, zeytin yer, zeytinayagiada bir guzel ekmek banariz. gerisi bizi baglamaz. saka bir yana, biomass henuz devletin verdigi tesvikler arasinda yer almazken sana tavsiyem, ispanyaya donusu olmayan bir bilet alip tesvigini ispanyol sirketlerinde araman. Arkadasim yolun acik olsun ama ilk dersimiz: biomass projenin finansman komisyonunu dusurmenin yollarini cumartesi aksami kafasi iyi olmus kizda aramayacaksin bir zahmet.

burakkk viski luuuttfeen.

biomass'n kiz arkadasi trip atiyor, mecburen bir sureligine gonul islerine daliyor.

rahatliyorum. "Sendennn daha guzelllll...."

ici icine sigmiyor, geri geliyor. bak diyor zeytinyagi atiklarinin %bilmem kaci bana kaliyor. sen daha armuttt toplaaa diyor bana. kibar ve sabirliyim, nerden kafa atacagimi kestiremessin.

Can havliyle bara kosuyorum.

buaralar ayiligim uzerimde ya, sirayi sallamadan kamikaze vaziyeti.
"you seem to be in a hurry"
Kotu bir ruyadan uyanir gibi, NuTerasin manzarasi, The italian ve "senden daha guzel" ile harkulade bir mix yapiyorum. barmen elini yavas tutuyor, viskiyi bir turlu bulamiyor... bitmis. gidiyor yenisi aliyor. halden anliyor :) ama her italyanda biraz gay havasi vardir, var midir? (paolo sen duyma). Bence bu tamamen 'approach' etmeyi bilmeyen turklerin husnu kuruntusu.

A big smile and "have a goodnight".

Artik biomass icin akol duzeyi fazla yuksek.



Saturday, June 6

-Ameliyat-

Bugunki ameliyatimdan bahsetmeliyim.
Once mekani soyle guzelce bir ozetlemekte fayda gorurum.

cesitli aletler var, bazilarindan iki tane, bazilari tek... kullanim sekilleride yanlis kullanima mahal vermemek amaciyla ozenle yazilmis. hangi alet vucudun neresine ne sekilde...

Ayni tarz giyinmis insanlar var.

Ekranlar var dort bir yanda.

Motivasyon amacli muzik bile mevcut.

Yalniz narkoz sordum, yok daha neler gibisinden bir bakis aldim su ayni tarz giyinenler tarafindan.

Bana donelim. Neden mi ordaydim? Aslinda uzun suredir gidip geliyorum, ama artik is ciddilesti. Aksiyon alma vakti geldi catti. Kladi sunun surasinda 3 ay... Eh onumuzde yaz...Caresiz kendimi uzmanlara teslim ettim.

Mekan: Hillside Trio
Operasyon: Abdominal Muscles

Evet egitmenim acimamis... madem minderde mekikten kaytariyorsun, buyur seni bu makineye zincirliyorum diye yazmis spor kagidima.

yok canim, o bir egzersiz aleti degil, bildigin nester kivaminda karin kesici testere. narkozsuz falan haaa!

Yaklasik 6 saat onceydi, simdi kanepeden bildiriyorum...

Friday, June 5

Yalniz kalma becerisi



Birden esti bu; su an yalniz oldugum icin olsa gerek, bu geceye armagan edilen konu bu.

Evet yalniz kalma becerisi, becerisi diyorum cunku dusunuyorum, tartiyorum, karsilastiriyorum notlar veriyorum... karar veriyorumki yalnizken yalniz olabilmeyi basarmaktir yalnizlik. "yalniz kalmaya ihtiyacim var" cumlesinin ardina gizlenen 'ilgi bekliyorum' hepimize cok tanidik gelir. gece tam uyumadan once, butun telefonlar bitmis, dedikodular tuketilmis, arkadaslar avutulmus, kendine acimalar kenara koyulmus... kristal gerceklerden, hatasiz muhakemelerden kacilacak tek delik uyku kalmistir... cekici bir secenek, bir digeri salt yalnizlik. birden anlarsin 7 yil once sevgilinin aslinda vermeye calistigi mesaji, 7 yil sonra cocuklara anlatilacak hikayeler cikar su yuzune. hatalar, ogrenilenler, sevincler, ovuncler, pismanliklar, en iyi kararlar, en sert elestriler yastigin altina sigmayip tum vucudu esir aldiginda yalnizlik bir buyume ogesi olur.

Dusuncelerini ne dinledigin sarkinin sozleriniyle paralellestirir, ne de arkadasinin yorumlariyla sekillendirebilirsin yalnizken. Kendine tamamen guvenebilirsin artik, sosyal onaylanma surecinden kuskusuzca gecebilirsin. Sen olursun, iyilerin kotulerin biraraya gelir.

Ote yanda, uyku secenegi hala mevcuttur, sabah hatirlamama ve sosyal kelebek formunda uyanma. yalniz olma taklidi yapmak, kitabin sayfalarina saatlerce gomulu kapilip eski sevgilden alinacak intikami planlamak illaki insanlik halidir. sanirim devam etmek icin benim de uykudan onceki evreye ihtiyacim var.

Bu gunesli super enerjik haftasonuma cok da yakismadi bu yazi...... hadi uyuyun uyanin havuza gidicez :)

Krizi firsat bilen MBA'cinin bilincaltindaki bir saniye.

Thursday, June 4

Gri alanlarda takilma cabamiz

The New York Times gazetesi artik online okuyucularina "readers" yerine "users" demeyi daha uygun bulmus. Nedenmis, klasik gazete okuyuculari gibi pasif(!) bir uygulamada bulunmuyor, aksine search, comment gibi zimbirtilarla siteyi kullaniyor ve aktif oluyorlarmis. Problem yok. Oku gec bir haber tadinda... Gel gelelim commentlere. Disney, parklarina gelen insanlara 'clients' degil, 'guests' diyormusmusmus. Eninde sonunda ode parayi gir bak Mickey Mouse'a.

Son yillarin icatlari bunlar. Hayatimizdaki demirbaslari tasvir etmek icin kullandigimiz kelimelerde hafif ayarlar yapmak, kibar olmak, politik davranmak, siyaha beyaza yanasmamak. Ozurlerim ile... Sekreterler oldu asistan, temizlikci oldu yardimci. Biz artik terlemiyoruz da, perspire oluyoruz.
O kadar ortalarda takiliyoruz, rengimiz degisti... "neden cevap vermedin facebook mesajima?", "umm sey pek girmiyorumda bugunler cok yogunum, gormedim bilgisayar bozulmus, aa verdim gelmedimi..." Desene seni sallamiyorum, mumkunse konusmayalim diye, adam olsana.

Sevgilimize bile hayatimizda yer veremez olduk. Cikmiyoruz, gorusuyoruz. sevgili degiliz, farkli bir arkadasligimiz var. Adini koymadik. soyadi mi ? Bilmem.. sormadim yani cok samimi olmasin diye. Elephant in the room devresini bile geride biraktik artik, hicbirsey garip degil, hersey cok dogal cunku gri tonumuz bile kaydi artk. Gerceklerden 'social thesaurus' kullanarak virajli virajli pek de iyi beceririz kacmayi. Readers ile users, pasif ile aktif arasindaki fark iste buradada o kucuk yesil uzayli kafasini cikartiyor. Griyim; aslinda pespembeyim. I take your money, you be my guest.

Adios.

Akilli Ol!



Arkadasiniza hafiften bir ayar mi vermek istiyor sunuz? Islerden cok bunaldiniz, ofis ici kahkaha sebebi mi ariyorsunuz? BUNU SAKIN! SAKIN! KACIRMAYIN! Hatta butun isi gucu birakin buna yogunlasin, en gicik patronu bile gulmekten yerlere yapistiracak, iddialiyim!

" O kadar obursun ki acik bufeler icine kapaniyor seni gorunce"

Here comes, Beyno. tikla tikla! Gunun geri kalanini buna ayirdiginizi gorur gibiyim. Haydi iyi eglenceler!

Ben gerekli kisilere ayar vermeye basladim, sizlerde de bana bekliyorum.

Lovely day for a Guinness

Sabah sabah ne is, ruyanda ictin de mi uyandin diyorsunuz... Bende durumlar zaman zaman karisik olabiliyor, gecen gun su meshur Facebook quizlerinde, Lancaster, PA deki hangi bar sizin icin en uygun olanini yaptim... Shamrock Pub'i bana uygun goruldu; yok ole classy Irish Pub degil, sabah 7 bucukda acilip, o saatte full olan, saf alkoliklari misafir eden sevgili Shamrock benim icin bicilmis kaftanmis megerse.
Ben onu bunu bilmem, 4 tarafi denizlerle cevirili ulkemizin en buyuk eksigidir Guinness . 2009'da dunyanin bircok yerinde 250. yil kutlamalari yapiliyor. Dublin'de bulunan St. James's Gate brewery 1759'da Arthur Guinness tarafindan satin alinarak Guinness uretimine baslamis. 24 Eylul'de Dublin, New York, Lagos, Yaoundé ve Kuala Lumpur'u iceren bircok sehirde gerceklesecek olan kutlamalarda saat 17:59'da Arthur Guinness serefine kalkacak kadehler. Simdiden heyecandan yerinizde duramiyorsaniz, biletleri hemen alin... ve Guinness official websitesinden countdown applicationi indirebilirsiniz!

  • Muhtesem bilim adamlari arastirmislar, bi bakmislar Guinness'n icinde meyve ve sebzelerde bulunan, kolestrol onleyici ANTIOXIDANT var.
  • Vejeteryanlar dikkat! Guinness'n yapim asamisinda kullanilan isinglass baliklarin yuzgeclerinde bulunuyormus. Fermentasyon ile siseleme islemi arasinda yapilan clarification prosesinde kullanilan isinglass, bardagimiza cok cok az bir miktarda ulasiyor, ama yinede fanatik vejeteryanim diyorsaniz, uzgunum...
  • "Perfect pint" of Draught Guinness'n bardagi konulma suresi 119.53 saniye (45 derecelik acida) olmaliymis. BBDO 1996'da musterilerin Guinness'n bardaga dolum suresinin uzunluguyla ilgili sikayetleri uzerine Good things come to those who wait reklam kampanyasini hazirlamis.
Tabii, bir de sekilli Guinness'lerimiz var.
Bir Guinness sever yaratici yaramaz sekillere
herzaman acik olmali :)



  • Bir pint sadece 198 kalori! Sarap veya portakal suyu ile bir karsilastirin!
  • Hergun 10 milyon bardak Guinness tuketiliyor... Siz kendinize duseni yapiyor musunuz?!
CHEERS!

Wednesday, June 3

Fair Wind


Konu geregi rengimiz yesil olmali.

Beylerbeyi'ndeki sevimli ofisimde, masama X tarafindan konuslandirilmis oyuncak ruzgar turbunun arasindan mavi yesil manzarami seyrediyorum. Artik neredeyse bir muhendis kivamindayim bu ruzgar gulleri konusunda. Olee Ayvalik sahilinde 90 yasinda amcamlarim sattigi gibi pek de renkli pek de sevimli olmadiklarini X sayesinde kesfettim. Okuyun ogrenin dedi, sonra sahaya cikicaz, binicez otobuse daglara taslara cikicaz, kene ilaclari hazir olsun dedi. Okuduk ogrendik. Barselonaya gittik, potential class mate'ler ile tanisildi, baktimki herkes diline dolamis bir renewable energy... Oh benimde havamdan gecilir mi... Interview da yazis da yazis... green de green. hop accept. Bizim X bir bilse ondan ogrendiklerimi Ispanya'da elaleme satiyorum. Benden soylemesi: Cool olmanin yolu greenden gecer bundan boyle.

Sanirim haftaya gidioruz sahaya, bol ruzgar, 1000 m yukseklik, traktor tepesinde, ac susuz... Ruzgar nereye ben oraya vaziyetleri. Sikayet etmiyorum cunku seems to be the hot thing around the block, kariyer degistirme fikircilerine duyrulur.

Bunlarin arasinda su kayagi yapmak sanki pek bir eglenceli olur!


Buyuk konusanlara sevgilerlee!


Bugunun en guzel haberi, blogda yerini almayi fazlasiyla hak ediyor. Ehh, ne demisler buyuk konusma buyuk lokma yeme falan filan. Ister istemez Aralik 2008, bir Bebek aksaminda saraplari devirirken, cok iddiali soylene sozler geliyor aklima. "Evlenmek? Bir omur boyu ayni adamla, d'uh no way" diyor sevgili arkadasim. Ve bugun sabahin korunde gune gozlerimi "Guess what!!" mesajiyla aciyorum. Sanirim ayni anda 50 kisiye atilan mesajdan dolayi cevaplarimi gec aliyorum. Kendisinin analizlerine guvenirim, olcme tartma konusunda kosedeki manavin hilelerinden uzak, 'fair and to the point' yaklasimlari var. Malcolm Gladwell'in Blink'ini de okumus belli :)) Oscar gelinligi hak ettin tamam!

From unstable to stable

Arabayi evi esyalari satiyorum, yasadigim iyi kotu herseyi bu sehre birakiyorum. Kediyle baligi holdeki haliyi anneme veriyorum, bir de sen varsin canimin ici seni de terkediyorum.
Hayir durum bu kadar vahim degil... En azindan kedi ve balik senaryo disindalar. Araba... yok olmaz ayrilamam cigliklarimin arasinda, neredeyse 2 yildir benimle olan sevgili arabam, tombik, belki benden ayrilacak. Yine bir kararsizlik asamasi, burada sanirim Bing'e basvurmaliyim. "The world doesn't need another search engine, it needs a decision engine". Aynen katiliyorum, 2 yildir ardini arkasini kesmeden herturlu yanlis karari almis bendenizin ivedilikle bir decision engine'e ihtiyaci bulunmakta.

El Borne... Istanbul'un suyunun isindigina tam anlamiyla karar verilen ani canli canli paylasiyorum!